9 Mayıs 2020 Cumartesi

HAYAL KUR

Bir düşünce deneyi yapalım ne dersiniz. Şimdi sizden bir ev hayal etmenizi isteyeceğim. bu ilk hayali unutmayın lütfen. Şimdi o ilk hayal üzerinde düşünelim. Neler vardı hayali evinizde. Ne kadar sade ne kadar zengin, ne kadar sıra dışıydı, hepsinden öte hayaliniz sizde ne duygular uyandırdı. Keyif mi verdi hayaliniz, umut mu yoksa sıradan bir ev miydi? Şimdi size birkaç az kullanılan kelime vereceğim. Bilmediklerinizi araştırmanızı rica edeceğim.

Lambri, perforje, atika duvar, harim, harem, ayvan, bini, masif ahşap, vitray, cumba… buna benzer ev ile doğrudan veya dolaylı ilişkili kavramları öğrenip tekrar bir ev hayali kurmanızı isteyeceğim.

Aslında her şey hikâye anlatmayla ilgili. İnsanları etkilemekte, başarılı olmakta, ve dahi mutlu olmakta konuyu nasıl hikâyeleştirdiğimizle şekilleniyor. Salt gerçeklik diye bir şeyin olmadığı ve gerçeklik diye algıladığımız şeyin de aslında birer hikâye olduğunu ve hayal dünyamızı zenginleştirerek daha güzel hikâyeler oluşturup daha güzel bir dünya algısı oluşturabiliriz savındayım,

2. ev hayaliniz daha güzel değilmiydi?


8 Mayıs 2020 Cuma

RESİM

Önce hiçbir şey yoktu. Şu an üzerinde oturduğum sandalye, bu ev, gidip geldiğim yollarda tüm o gördüklerim, yaşadığım şehirler, dünya ve sonsuz evren, Duyduklarım, hissettiklerim ve tüm düşündüklerim hiçbir şey yoktu. Hatta zaman bile. Sonra kare kare resimler, kısa metrajlı olaylar yer yer belirdi. Zaman ilerlerken bugüne geline değin o kareler de çok arttı. Sanki elimde bir polaroid fotoğraf makinesi var ve onunla fotoğraf çekiyorum da neyi ne zaman çekmiştim hatırlamıyormuşum, etrafım tüm o fotoğraf yığınıyla sarılmış gibi . Ara sıra rastgele bir fotoğraf seçiyorum arasından. Çoğunlukla çocukluğumla ilgili bir kare geliyor nedensiz. Bazen de gelecekle ilgili resimler yapıyorum becerebildiğimce. Onlarda aynı yığının içinde, bazen resimlerime, bazen de fotoğraflarıma bakıyorum. Bazen de boş veriyorum hepsini, zamanı hissediyorum.
Bazen evin balkonuna çıkarım. Bahar aylarında başlar bu çıkışlar, yazın kitap okumak için gündüzleri ve rüzgarı hissetmek ve karanlığı duyumsamak için geceleri. Bugün gene balkona çıktım. Hiçbir amacı yoktu çıkışımın biraz güneşlenmekten başka bu sefer. Öyle karşıdaki parka baktım. Çözümlemeyi seven bir tarafım vardır. Neden bu böyle olmuş diye sorarım hep. Aldığım cevaba bir defa daha sonra bir kez daha… çözümleyici biri olmak çoğunlukla geçmişle ilgilidir sanıyorum. Zira gelecekte olacaklar yaşanmadığı için nasıl olacağını bilemeyiz. Tek bir istisnası vardır oysa bunun. Olmamak. Her şeyin biteceğini, bir daha olmayacağını biliriz. Önce hiçbir şey yoktur. Sonra olur ve sonra tekrar olmaz olur. İşte parka özellikle de o çam ağacına bakarken aklımdan geçen düşünceler tam olarak bunlardı. İnsanlığın oluşturduğu her şey yok olacak. En fazla dayanacak olan belki piramitlerdir o da kırk bin yıl dayanır zaman dalgalarına. Şimdiye kadar çözümlediğim tüm o sorunlar hep geçmişle ilgiliydi ve zaman ilerliyordu. Oysa olacak olan şey çamın önce yok olması sonra var olması ve tekrar yok olmasıydı. İşin kötüsü elimdeki en büyük resimlerden biri bu çam ağacının da gösterdiği gibi sonun resmiydi, nereye elimi atsam o bitiş resmi yakalar beni. Sakın ölümden korktuğumu düşünmeyin, umutsuz olduğumu da aksine çok umutluyum. Her yaptığım resmin daha iyi olması için, En büyük o resmin yanına güzellikle, sanatla, sevgiyle çizilmiş resimler ekleyebilmek için çok çalışıyorum. Geçmişteki ve geleceği değiştirme kudretim yok ne yazık ki. Ama zamanı hissedebilirim.